top of page
Yazarın fotoğrafıArmağan Talay Akat

Muris Muvazaası

Miras bırakanın çeşitli nedenlerle mirasçılarından mal kaçırması, ölümünden sonra kimi mirasçılarının hak sahibi olmasını, mirasından yararlanmasını istememesi söz konusu olabilir, işte bu durumda karşımıza muris muvazaası çıkmaktadır. Bu mal kaçırma miras bırakan ve sözleşmenin karşı tarafının görünürde bir sözleşme yapması ancak bu sözleşmenin arkasına asıl niyetlerini içeren başka bir sözleşmeyi gizlemesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Yani eş deyişle murisin bu mal kaçırma işlemini sağlığında gerçekleştirdiği durumlarda, sözleşmenin karşı tarafıyla görünürde bir işlem gerçekleştirmiş olması halinde asıl amacını saklaması ve bu asıl amacın gizli sözleşmeye konu olması hali muvazaa olarak adlandırılmaktadır.





Muris muvazaası, miras bırakan ile lehine tasarrufta bulunulan karşı tarafın, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla aralarında yaptıkları gizli anlaşmaya dayanan (bağış sözleşmesi genellikle görünüşteki satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle gizlenmektedir) muvazaa türüdür. Muris muvazaası niteliği itibariyle bir nispi muvazaadır. Muris muvazaası, TBK m. 19’da düzenlenen nispi muvazaanın özel bir uygulaması olarak gelişmiş, miras hukukuna özgü bir muvazaadır. Muris muvazaasında miras bırakan mirasçılarını aldatma kastındadır.

Muris muvazaasının oluştuğunun ispatlanması halinde ise ilgili kazanım iptal edilerek muris böyle bir kazandırmayı hiç gerçekleştirmemiş gibi terekesine dahil edilmektedir.

Muris muvazaası kanunlarımızda yer almamakla birlikte uygulamada sıkça rastlanan bir olgudur. Muris muvazaası, 01.04.1974 tarihli ½ sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile hukuk sistemimiz içerisine girmiştir.

Muris muvazaasının temel dayanağını oluşturan 01.04.1974 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda “Bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği, tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesinin satış doğrultusunda açıklanmış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde saklı pay sahibi olsun ya da olmasın, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar görünürdeki satış sözleşmesinin danışıklı (muvazaalı) olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de biçim koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilirler” denmek suretiyle muris muvazaasının koşullarının gerçekleştiği ve meydana gelmiş olduğu hüküm altına alınmıştır.


1974 tarihli ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararındaki esaslar yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 22.05.1987 tarihinde verdiği 4/5 kararıyla (74 sayılı karar aynen benimsenmiş buna ek olarak mirasçıların muvazaa nedeniyle tapu sicilinin düzeltilmesi davası yanında kademeli olarak tenkis davası da açabileceklerine hükmedilmiştir) teyit edilmiştir. 16.03.1990 tarihli 1989/1 Esas, 1990/2 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme kararında da içtihat değişikliğine yer olmadığı yönünde karar verilmiş ve muris muvazaası kavramı kurumsallaşmıştır.

Muris muvazaasında miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçılarını ki özellikle de saklı paylı mirasçılarını miras hakkından yoksun bırakmak için asıl amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Dolayısıyla muris muvazaasının koşullarının oluşabilmesi için; tapuya kayıtlı bir taşınmaz olması, taşınmazın muris üzerinde kayıtlı bulunması, murisin diğer mirasçılarını miras haklarından yoksun etme amacının olması, murisin tapu sicil memuru önünde iradesini satış işlemi veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi karşılığı şeklinde açıklamış olması gerekmektedir.

Dolayısıyla; muris ve mirasçısı/mirasçılarının anlaşarak, diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla gerçekleştirmiş oldukları gerek araya üçüncü kişilerin, aracıların girdiği devir işlemlerinde gerekse de muris ile mirasçısı arasındaki devir işleminin ‘satış’ şeklinde değil de ‘ölünceye kadar bakma sözleşmesi’ şeklinde gerçekleştirilmiş olması, muris muvazaasının gerçekleşme koşullarını etkilememektedir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararının olaya uygulanması ve kelime oyunlarının arkasına sığınılmaması, kötü niyetli bir şekilde işlem tesis edilmemesi gerekmektedir. Yargıtay’ın muris muvazaasının koşullarının oluşup olmadığının tespitinde dikkat ettiği en temel unsuru murisin mirasçıların mal kaçırma kastının olup olmadığıdır. Bu nedenle muristen mirasçısına devir işlemi ister doğrudan ister aracı vasıtasıyla gerçekleştirilsin ortada diğer mirasçılardan mal kaçırma amacı yoksa muris muvazaasının koşullarının oluştuğundan bahsedilemeyecektir.

Miras bırakanı muvazaalı işlem yapmaya iten nedenler şunlardır: Miras bırakanın yaşlılığında ve ölümünden çok kısa süre önce tasarrufta bulunması, erkek çocukların kız çocuklardan üstün tutulması, ikinci ya da son eş faktörü, zayıf durumda bulunan mirasçının güçlendirilmesi, psikolojik nedenler. Muris muvazaasında miras bırakanın amacı mirasçılarını miras hakkından yoksun bırakmaktır. Birçok Yargıtay içtihadında vurgulandığı üzere; toplumun bazı kesimlerinde erkek evladın kız evlattan üstün tutulması, miras bırakan birkaç kez evlenmiş ise son eşin baskısı, miras bırakanın zayıf durumda olan mirasçısını koruma isteği, yaşlı kişilerin yakınlarındaki mirasçılarının baskısı gibi nedenlerden dolayı miras bırakan kişiler muvazaalı sözleşme yapma yoluna gitmektedir


Muris muvazaasının unsurlarını şöyle sıralayabiliriz:

1. Görünürdeki İşlem: Görünürdeki işlem tarafların gerçek iradelerine uygun olarak yapmak istedikleri işlem değildir. Yani bu işlem tarafların gerçek iradesine uymayan, aralarında yaptıkları anlaşma uyarınca hüküm ve sonuç doğurmayacak sözleşmedir. Genelde satış, bağışlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi olarak karşımıza çıkar.

2. Gizli İşlem: Miras bırakan ve sözleşmenin karşı tarafının görünürdeki sözleşmenin arkasına saklayarak, kendi aralarında yaptıkları ve hüküm ve sonuç doğurmasını istedikleri sözleşmedir. Gizli sözleşme tarafların iradesine uygun olduğundan aslında geçerlidir. Yeter ki kanunen aranan şekil şartlarına haiz olsun. Tapulu taşınmazlarda bağışlama olarak yapılan gizli işlem şekil şartına uyularak yapılmadığı için geçersiz kabul edilmektedir. Oysa tapusuz taşınmazlarda ve taşınırlarda bağışlama herhangi bir şekil şartına tabi olmadığı için gizli işlem olarak yapılan bağışlama geçerlidir.

3. Muvazaa Anlaşması: Muvazaa anlaşması, miras bırakan ile sözleşmenin karşı tarafının muvazaalı işlemi mirasçıları aldatmak amacıyla yaptıkları ve kendi aralarında bu sözleşmenin hüküm ifade etmeyeceği konusunda vardıkları anlaşmadır. Muvazaa anlaşmasında tarafların muvazaayı kararlaştırması zorunludur. Bu anlaşma sözleşmeyi yapan taraflar arasında, onların istekleriyle gerçekleşir. Muris muvazaasında taraflar arasında yapılan anlaşma herhangi bir şekle tabi değildir. Yazılı yapılabileceği gibi sözlü de yapılabilir. Muvazaa anlaşması, görünürdeki işlem ile aynı anda yapılabileceği gibi, ondan önce de yapılabilir. Ama en geç görünürdeki işlemle birlikte yapılmalıdır, görünürdeki işlemden sonra yapılamaz. Muvazaa anlaşmasında taraflar, ya görünüşteki sözleşmenin hüküm ve sonuçlarının kendi aralarında uygulanmayacağı hususunda anlaşırlar veya görünüşteki sözleşmenin hüküm ve sonuçlarının kendi aralarında uygulanmayacağı buna ek olarak gizli sözleşme hükümlerinin kendi aralarında hüküm ve sonuçlarını doğuracağı hususunda anlaşırlar.

4. Mirasçıları Aldatma Kastı: Muris muvazaasının oluşabilmesi için, miras bırakan ve sözleşmenin karşı tarafı sözleşmenin gerçek niteliğini mirasçılardan gizleyerek onları aldatma kastı içinde olmalıdır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre muris muvazaasının oluşması için mutlaka miras bırakan muvazaalı işlemi yaparken mirasçılarını aldatma kastı içinde bulunmalı ve muvazaalı işlemi yapmadaki amacı mirasçılardan mal kaçırmak olmalıdır. Eğer miras bırakanın mirasçılarını aldatma kastı ispat edilemezse Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 74 tarihli kararının uygulama olanağının bulunmadığı ilgili daireler tarafından verilmiş birçok kararda tekrarlanmıştır. Mirastan mal kaçırma kastı olmakla birlikte doğrudan bir taşınmazın devri yerine murisin lehine kazandırmada bulunmak istediği kimsenin üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazın bedelini ödemesi durumunda muvazaa söz konusu olmaz, fakat yapılan bu bağışlama için saklı paylı mirasçılar tenkis hükümlerine başvurabilir

Yargıtay’ın murisin asıl iradesini tespit etmekte kullandığı kıstaslar şöyledir:

- Ülke ve yörenin gelenek görenekleri,

- Toplumsal eğilimler,

- Olayların olağan akışı,

- Murisin dava konusu işlemi gerçekleştirmekte haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,

- Kazandırmanın denkleştirme amacı taşıyıp taşımadığı,

- Miras bırakanın bakımını üstlenen kişiye karşı duyduğu minnet duygusu,

- Miras bırakanın çocuğu olmayan ikinci eşi güçlendirme arzusu,

- Bazı mirasçıların taşınmazı aracı malikten devralmaları,

- Davalının maddi olarak taşınmazı alacak gücünün bulunmaması veya bunun tam tersi olarak mirasçının muvazaalı satışa ihtiyacı olmayacak kadar maddi gücünün yerinde olması,

- Miras bırakanın maddi olarak ihtiyacı olmamasına rağmen satış yapması,

- Davalı yanın alış gücünün olup olmadığı

- Satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek bedel arasındaki fark,

- Taraflar ile muris arasındaki beşeri ilişkidir.


Saklı paylı olsun olmasın tüm yasal ve/veya atanmış mirasçılar (muvazaalı işlemin yapılmasından sonra mirasçılık sıfatını kazananlar da dahil) davacı sıfatına sahiptirler. Ancak bu davayı mirası reddeden, miras hakkından feragat eden ve mirastan çıkarılan kişiler açamaz.

Bu davayı mirasçılardan her birisi tek başına açabilir. Terekenin iştirak halinde olması buna engel değildir ve her bir mirasçı diğerlerinin olurunu almadan kendi payı oranında Tapu İptal ve Tescil Davası açabilir. Ancak burada mirasçı kendi payı oranında değil de tüm taşınmazın terekeye dönmesini istemişse dava dışı diğer mirasçıların da olurunu almak ya da temsilci ile davaya devam etmek zorundadır.

Dava lehine tasarruf yapılan yani tapuda malik olan kişiye karşı tapu iptali ve tescil davası şeklinde açılır.

Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davası açılması için zamanaşımı söz konusu değildir. Ancak eğer taşınmaz iyi niyetli 3.kişiye devredilmişse bu durumda miras hakkı zedelenen mirasçı lehine tasarruf yapılan kişiye sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak tazminat davası açar ve taşınmazın gerçek bedelini talep edebilir. Bu durumda TBK Madde 82’ye göre 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süresi söz konusudur.

Görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Yetkili mahkeme HMK Madde 12’ye istinaden taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.





84 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page