top of page
Yazarın fotoğrafıArmağan Talay Akat

KEFALET SÖZLEŞMESİ VE AVAL

Güncelleme tarihi: 14 Kas 2020

KEFALET SÖZLEŞMESİ

Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 581 ile 603. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi TBK Madde 581’de “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kefalet sözleşmesi alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.


Kefalet sözleşmesi kişisel teminat sözleşmesidir. Kefil ile alacaklının birbirine uygun karşılıklı iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir.


Kefalet sözleşmesinin geçerli olması genel hükümlerin yanında TBK Madde 583 ve 584’te yer alan koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. Bu koşullar, mevcut ve geçerli bir borcun bulunması, kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması, kefil evli ise eşin rızasının alınmasıdır.


Eşin rızasına dair TBK Madde 584’te yer alan düzenleme emredici niteliktedir, eşlerin feragat etmesi mümkün değildir. Eşin yazılı rızasının verilmesi adi yazılı şekle tabidir. Rıza somu ve belirli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından önce veya en geç sözleşmenin kurulması anında verilmelidir. Dolayısıyla gelecekte yapılacak kefalet sözleşmelerini de kapsayacak şekilde genel bir rıza verilemeyeceği gibi sözleşmenin yapılmasından sonra (geçersiz sözleşmeye geçerlilik kazandırmak için de) rıza verilemez. Eşin izni geçerlilik unsurudur. Yani kefalet sözleşmesi geçersiz olacaktır. Zira, rıza eşin kefil olma ehliyetini sınırlar ve rızanın yokluğunun yaptırımı kesin hükümsüzlüktür. Bu geçersizlik hakim tarafından re’sen dikkate alınır.


Yargıtay yerleşik içtihatlarında evli olan kişinin eşinin rızası olmadan icra kefili olması halinde bu icra kefilliğinin geçersiz olacağını; kişinin işbu geçersiz icra kefilliği çerçevesinde icra dosyasına vermiş olduğu ödeme taahhüdünün de geçerli kabul edilmesinin mümkün olmadığını, bu taahhüt sebebiyle kişiye ceza verilmesinin hukuka aykırı olduğunu açıkça ifade etmiştir.


Kefalet Sözleşmenin Türleri:


1. Adi Kefalet: TBK Madde 585’te düzenlenmiştir. Adi Kefalette alacaklı asıl borçluya başvurmadıkça kefile başvuramaz. Aşağıdaki hallerde doğrudan kefile başvurulması mümkündür; buna göre;

· Borçlu aleyhine yapılan takip neticesinde aciz vesikası alınması halinde

· Borçlu aleyhine Türkiye’de takibin imkansız hale gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi

· Borçlunun iflasına karar verilmesi

· Borçluya konkordato mehili verilmesi

Alacak kefaletten önce veya kefalet sırasında rehinle de güvence altına alınmışsa adi kefalette kefil alacağın öncelikle rehin konusundan alınmasını isteyebilir. (Borçlunun iflasına veya borçluya konkordato mehili verilmesi halinde kefilin böyle bir hakkı yoktur)

2. Müteselsil Kefalet: TBK Madde 586’da düzenlenmiştir. Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehinini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehinin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehinin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehili verilmesi hâllerinde, rehinin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.

3. Birlikte Kefalet: TBK Madde 587’de düzenlenmiştir. Birden çok kişi, aynı borca birlikte kefil oldukları takdirde, her biri kendi payı için adi kefil gibi, diğerlerinin payı için de kefile kefil gibi sorumlu olur. Borçluyla birlikte veya kendi aralarında müteselsil kefil olarak yükümlülük altına giren kefillerden her biri, borcun tamamından sorumlu olur. Ancak, bir kefil, kendisiyle birlikte daha önce veya aynı zamanda müteselsilen yükümlü bulunan ve Türkiye’de takip edilebilen bütün kefillere karşı takibe girişilmiş olmadıkça, kendi payından fazlasını ödemekten kaçınabilir. Bir kefil, bu hakkı, diğer kefillerin kendi paylarını ödemiş veya ayni güvence sağlamış olmaları durumunda da kullanabilir. Aksine anlaşmalar saklı kalmak kaydıyla, borcu ödeyen kefil, kendi paylarını daha önce ödememiş olmaları ölçüsünde, diğer kefillere karşı rücu hakkına sahiptir. Bu hak, borçluya rücudan önce de kullanılabilir. Alacaklı, kefilin aynı alacak için başka kişilerin de kefil olduğunu veya olacağını varsayarak kefalet ettiğini biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, bu varsayımın sonradan gerçekleşmemesi veya kefillerden birinin alacaklı tarafından kefalet borcundan kurtarılması ya da kefaletinin hükümsüz olduğuna karar verilmesi durumunda kefil, kefalet borcundan kurtulur.

4. Kefile Kefil ve Rücua Kefil: TBK Madde 588’de düzenlenmiştir. Alacaklıya kefilin borcu için güvence veren kefile kefil kefil ile birlikte adi kefil gibi sorumludur.

Rücua kefil, kefilin borçludan rücu alacağı için güvence veren kefildir.



AVAL


Aval, poliçe, çek ve bonoya özgü bir kambiyo taahhüdüdür. Kambiyo senetleri bakımından kendine özgü bir teminat türü olarak aval müessesi kabul edildiğinden bono üzerinde kefil yazıyor olması bu taahhüdü kefalet haline dönüştürmez. Aval, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 700 ile 702. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Aval senedin ödeneceğine dair güvence verilmek sureti ile kambiyo senetlerine tedavül kolaylığı sağlamaktır.

Aval bir geçerlilik şartı olarak senet (veya alonj) üzerinde bulunmalıdır. Kambiyo senedi dışında verilmiş bir teminatın aval olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Aval gerek bir üçüncü kişi gerekse poliçeye imza koyan diğer bir kişi tarafından verilebilir. Türk Ticaret Kanunu’nun 701/4 maddesine göre aval beyanında kimin için verildiği belirtilmemişse avalin keşideci hesabına verildiğinin kabulü gerekir.

Özel nitelikte bir şahsi teminat türü olan aval bakımından genel nitelikli kefalet hükümlerine gidilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Avalin bu özel niteliği kambiyo senetlerine duyulan güven ve tedavül kabiliyeti ile ilgilidir. Zira kefalette asıl borç bir sebeple geçersizse kefilin de sorumluluğuna gidilmezken avalde lehine aval verilenin sorumluluğu bulunmasa bile avalistin sorumluluğu devam etmektedir.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’ 2017/4 Esas, 2018/5 Karar, 20.04.2018 Tarih sayılı kararında: “Avalde, kefalete ilişkin TBK Madde 584’ün TBK Madde 603 uyarınca uygulanmasının gerekmediğini (yani TBK Madde 584 ve TBK Madde 603’ün uygulanmayacağını) dolayısıyla avale veren eş için diğer eşin rızasının gerekmediğini” içtihat etmiştir. Dolayısıyla bono ve çeke aval veren kefil için eşin rızası aranmaz.

Keşideci dışında senedin ön yüzüne atılan her imza aval şerhi sayılır. Bu halde aval için imza atılması yeterlidir, aval verenin ad ve soyadının yazması gerekmez.

76 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page