top of page
Yazarın fotoğrafıArmağan Talay Akat

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi

Güncelleme tarihi: 23 Ağu

Evliliğin sona ermesi sonucu çözüme kavuşturulması gereken konulardan birisi de eşlerin evli kaldıkları sürece edindikleri malların kime ait olduğu ve bu malları (ve/veya para, hisse senedi vs.) nasıl paylaşacaklarıdır. Hukukumuzda uygulanan 4 adet mal rejimi söz konusudur. Bunlar;

· Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi (Yasal Mal Rejimi)

· Mal Ayrılığı

· Paylaşmalı Mal Ayrılığı

· Mal Ortaklığı

olarak kanunda düzenlenmiştir.





4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe girmesiyle ülkemizde yasal mal rejimi, edinilmiş mallara katılma rejimi olarak kabul edilmiştir. Bu tarihten önce ise mal ayrılığı rejimi yasal olarak uygulanmaktaydı. Dolayısıyla, 01.01.2002 tarihinden itibaren evlenenler eğer başka mal rejimi seçmemişlerse edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olacaklardır. 01.01.2002 tarihinden önce evleneneler ise 01.01.2002 tarihinden önce edindikleri malvarlığı yönünden mal ayrılığı rejimine tabi iken, 01.01.2002 tarihinden sonra edindikleri malvarlığı yönünden edinilmiş mallara katılma rejimine tabidirler. Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğü ve uygulama esaslarına ilişkin Kanunun 10/3 maddesinde 01.01.2002 tarihinden önce evlenen çiftlerin, kanunun yürürlük tarihinden itibaren 1 yıl içinde yapacakları sözleşme ile isterlerse evlenme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yasal mal rejimi olan edinilmiş malları katılma rejimini seçebilecekleri ifade edilmiştir. Doktrinde, 01.01.2002 tarihinden önce evlenen çiftlerin 1 yıllık süre içinde (01.01.2002-31.12.2002 arası) yapacakları sözleşme ile evlendikleri tarihten itibaren edinilmiş mal rejimini seçebilecekleri eleştirilmekte ve bu hakkın 1 yılla sınırlandırılmaması gerektiği ifade edilmektedir.

Yukarıda 01.01.2002 tarihi itibariyle eşlerin yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olduğunu ifade ettik. Ancak, eşler dilerlerse başka bir mal rejimini de seçebilirler. Mal rejimi sözleşmesi, evlilikten önce veya evlilik içinde noter önünde resmi yazılı şekilde yapılabilir. Bunun yanında, eşler evlenme sırasında evlendirme memuruna seçtikleri mal rejimini bildirebilirler.

Türk Medeni Kanunu’nun 225. Maddesi: “Mal rejimi eşlerden birinin ölümü ya da başka bir mal rejiminin seçilmesiyle sona erer.

Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verildiğinde, mal rejimi dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sona erer” düzenlemesine haizdir.

Dolayısıyla mal rejiminin sona erme ve tasfiye zamanı;

· Ölüm halinde, ölüm tarihi

· Boşanma halinde, boşanma davasının açıldığı tarih

· Evliliğin iptaline karar verilmesi halinde iptal davasının açıldığı tarih (TMK Madde 158-evlenmenin butlanına karar verilirse evlenirken iyi niyetli bulunan eş evlenme ile kazanmış olduğu kişisel durumunu korur. Eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi, tazminat, nafaka ve soyadı hakkında boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır)

· Hakim kararıyla mal ayrılığı rejimine geçilmesi halinde davanın açıldığı tarih

· Eşlerin mal rejimi sözleşmesi ile başka bir mal rejimini seçmesi halinde noterde mal rejimi sözleşmesi yapıldığı tarih

Edinilmiş Mal: Her eşin evlilik süresi içinde karşılığı vererek elde ettiği mal varlığı değerleridir. Edinilmiş mal olarak kabul edilen malvarlığı değerleri şöyledir: çalışmasının karşılığı olan edimler, sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler, çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödene tazminatlar, kişisel malların gelirleri, edinilmiş malların yerine geçen değerler

Kişisel Mal: Eşlerin evlenmeden önce sahip olduğu malvarlığı değerleri, miras yoluyla elde edilen malvarlığı değerleri, eşlerden yalnız birisinin kişisel kullanımına yarayan eşya, manevi tazminat alacakları, kişisel mallar yerine geçen değerler

Kanuni karine olarak, evlilik birliği içerisinde elde edilen tüm malvarlığı değerleri edinilmiş mal sayılır. TMK Madde 222’de “Bir eşin bütün malları aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir. Eşlerden hangisine ait olduğu tespit edilemeyen mal onların paylı mülkiyetinde sayılır” hüküm altına alınmıştır.

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimini Tasfiyesi sonucunda eşler artık değere katılma alacağı, değer artış payı alacağı ve/veya katkı payı alacağı talep edebilirler.

Belirtmek isteriz ki eşler diğer eşte bulunan kendilerine ait olan mallarını (kişisel ve/veya edinilmiş mal) her zaman, mal rejimi sona ermeden dahi diğer eşten isteyebilir, bunun için dava açabilir. Belli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden eş bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.

1. ARTIK DEĞERE KATILMA ALACAĞI: Her eş, diğer eşin evlilik birliğinin devamı süresince elde ettiği edinilmiş malvarlığı değerleri üzerinde katılma alacağı hakkına sahiptir. Tasfiyeye girecek malvarlığı değerleri, mal rejiminin sona erdiği tarihe göre belirlenir. Katılma alacağı, diğer eşin katılma rejimi süresince elde ettiği ve katılma rejimi sona erdiğinde mevcut bulunan edinilmiş malvarlığı değeri ve/veya mallar (ve/veya para, hisse senedi vs.) dikkate alınarak belirlenir. Kişisel mallar katılma alacağı hesabında değerlendirmeye alınmaz.

Ancak, Türk Medeni Kanunu Madde 229 gereğince; “Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar, Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler” de katılma alacağının hesabında eşin edinilmiş malları arasına dahil edilir. Yani bir eşin, diğer eşin rızası olmadan evliliğin sona ermesinden önce 1 yıl içinde bağışlama vs. yapması ya da eşin katılma alacağını almasını engellemek adına muvazaalı satış vs. gibi işlemler yapması halinde bu bağış, satış, devir vs. gibi işlemler geçersiz sayılacaktır ve söz konusu malların değerleri eşin elindeymiş gibi katılma alacağı hesabına dahil edilecektir.

Mal rejiminin sona ermesi anında mevcut bulunan edinilmiş malların daha sonra elden çıkartılmış olması, katılma alacağının hesabında önem arz etmemektedir. Mal rejiminin sona erme anında malvarlığında bulunan mal, daha sonra elden çıkarılsa dahi sona erme anındaki niteliklerine göre tasfiye anı değeri ile dikkate alınacaktır. Mal rejiminin sona erme anı boşanma veya evliliğin iptali kararı verilmesi halinde, davanın açıldığı tarih, hakim kararıyla başka bir mal rejimine geçilmesine karar verildiği halde, dava tarihi, eşlerden birisinin ölüm tarihi, mal rejimi sözleşmesiyle başka mal rejimi seçilmesi halinde sözleşme tarihi olarak kabul edilmektedir.

Dolayısıyla; davalı eşin bulunacak edinilmiş mallarının toplam değerinden (aktifleri toplamından) davalının edinilmiş mallarına ilişkin borçları (pasifleri toplamı) çıkarılarak davalı eşin artık değeri bulunacak ve davalı eşin artık değerinin yarısı da davacı eşin katılma alacağı olarak belirlenecektir. Katılma alacağı belirlenirken malların tasfiye anı dikkate alınacaktır.

Bir eşin katılma alacağı talep edebilmesi için diğer eşin edinilmiş malına bir katkıda bulunması, o malın edinilmesine yardımcı olması gerekmez.

Eşlerden birisinin ölümü halinde mirasçıları, ölen eşin sağ kalan eşten olan katılma alacağını talep edebilecekleri gibi, sağ kalan eş de ölen eşten olan katılma alacağını ölen eşin mirasçılarından (ve/veya terekeden) talep edebilecektir.

Eşin ölümü halinde sağ kalan eşe aile konutu ile ilgili özel hak da tanınmıştır. Türk Medeni Kanunu’nun 240. Maddesine göre; “sağ kalan eş, katılma alacağından mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle üzere ölen eşine ait olan aile konutu üzerinde kendisine oturma ya da intifa hakkı verilmesini isteyebilir. Önemli sebeplerin varlığı halinde sağ kalan eş veya ölen eşin mirasçıları aile konutu üzerine aynı şekilde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını da talep edebilir. Sağ kalan eş ev eşyaları üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.” Paralel düzenleme TMK 652. maddesinde de yapılmıştır. Buna göre; “Eşlerden birinin ölümü hâlinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya miras bırakanın diğer yasal mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir.”

Katılma alacağı davasında mülkiyeti elinde bulunduran eş, bu malın evlilik öncesi kişisel varlığından ya da bağışlama veya miras yoluyla yahut da tamamen kişisel mallarının dönüşümü ile elde edildiğini kanıtlaması halinde, katılma alacağı talebi reddedilir.

Boşanmanın zina ya da hayata kast sebebiyle gerçekleşmesi halinde hakim kusurlu eşin artık değerdeki katılma alacağını azaltabilir veya katılma alacağını tamamen kaldırabilir.

2. DEĞER ARTIŞ PAYI ALACAĞI: Eşlerden birisinin, diğerinin edinilmiş ya da kişisel tüm mallarına, bu malların edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunması halinde katkısı oranında tasfiye anında bu malda ortaya çıkan değer artışını, değer artış payı olarak isteyebilecektir. Değer artış payı ile eşlerin evlilik birliği kapsamında olağan olarak yaptıkları katkıların değerlendirilmesi amaçlanmamıştır. Bu olağan katkıları aşan maddi veya işgücü katkıları değer artış payı alacağının asıl sebebidir. Dolayısıyla, eşlerin evlilik birliği kapsamında yaptıkları olağan maddi veya işgücü katkıları değer artış payına neden olmaz. Eşlerin olağan katkıları eşlerden her birinin diğerinin artık değeri üzerinde sahip olacakları katılma alacağı ile yeterince dikkate alınmıştır. Değer artış payının istenebilmesi için talep eden eşin diğer eşin bir malına (edinilmiş veya kişisel mal olabilir) bağışlama kastı olmadan ve uygun bir karşılık da almadan katkıda bulunması gerekir. Dolayısıyla, bağışlama kastıyla yapılan ya da ekonomik olarak karşılığı alınan katkılar için değer artış payı talep edilemez. Katkı bir malvarlığı değerinin edilmesine ilişkin olabileceği gibi, o malvarlığı değerinin iyileştirilmesi, bakım, onarımı veya korunması için de olabilir. Eşin katkısı para, mal, emek şeklinde olabilir.

Türk Medeni Kanunu’nun 227. Maddesinin 3. Fıkrasında eşlere yazılı bir anlaşmayla değer artış payı talebinden vazgeçme veya değer artış payı oranında değişiklik yapma imkanı da tanımıştır. Dolayısıyla eşler yapacakları anlaşmayla yaptıkları katkılara karşılık değer artış payı haklarından vazgeçebilirler. Değer artış payında vazgeçme anlaşmasının yazılı şekilde yapılması geçerlilik şartıdır.

Katkı yapılan malın daha önceden elden çıkarılması halinde, hakim ödenecek değer artış payını hakkaniyete uygun olarak belirler.

Eşlerden birisinin ölümü halinde mirasçıları sağ kalan eşten olan değer artış payını talep edebilecekleri gibi, sağ kalan eş de ölen eşin mirasçılarından (ve/veya terekeden) değer artış payı alacağını talep edebilecektir.

3. KATKI ALACAĞI: Katkı alacağı 01.01.2002 tarihinden önce, mal ayrılığı döneminde Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 1953/8 Esas, 1953/7 Karar sayılı içtihadı ve Yargıtay’ın diğer içtihatları ile öğretide kabul edilmiştir. 743 sayılı mülga Medeni Kanunu’nda düzenlenmemiştir. Bugünkü değer artış payı alacağına benzer şekilde bir eşin diğer eşin mal edinmesine yaptığı ve karşılığını alamadığı katkılar için istenmektedir. Eşin katkısı para, mal, emek şeklinde olabilir. Evlilik birliği için katkı yapılması, bu katkı için katkı yapan eşin uygun bir karşılık almaması ve katkının bağışlama kastıyla yapılmamış olması gerekir.

Eşlerden birisinin ölümü halinde mirasçıları sağ kalan eşten olan katkı alacağını talep edebilecekleri gibi, sağ kalan eş de ölen eşin mirasçılarından (ve/veya terekeden) katkı alacağını talep edebilecektir.

Yargıtay kararları ile, artık değer, değer artış payı, katkı alacağı ve katılma alacağı hesabında, malın/değerin, tasfiye tarihi/tasfiye anı (yani açılan değer artış payı- katılma alacağı davasının karar tarihi veya karar tarihine en yakın tarih) değerinin dikkate alınması gerekeceği belirtilmiştir.


Katılma alacağı ve değer artış payı alacağına TMK Madde 239’a göre tasfiyenin sona ermesinden itibaren faiz yürütülmelidir. Mal rejiminin tasfiye tarihi mahkeme kararının verildiği tarihtir. Dolayısıyla katılma payı alacağına ve değer artış payı alacağına mahkemenin karar tarihinden itibaren yasal faiz yürütülür. (Faiz başlangıç tarihi tasfiye tarihi yani mahkemenin karar verdiği tarihtir)

Katkı payı alacağında yani 01.01.2002 öncesi dönemde Yargıtay kararlarına göre dava dilekçesinde talep edilen miktar için dava tarihinden, ıslah edilen miktar için ıslah tarihinden itibaren faiz(yasal faiz) yürütülmelidir.


Edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan artık değer katılma alacağı, değer artış payı alacağı ve katkı alacağı davası ve talebi boşanma davasından bağımsız olup, evliliğin kesin olarak sona ermesi ile birlikte istenebilir. Zamanaşımı süresi 10 yıldır, bu süre ölüm halinde ölümün vuku bulduğu tarihten, boşanma ya da evliliğin iptali halinde boşanmanın veya evliliğin iptalinin kesinleştiği tarihten itibaren işleyecektir. Uygulamada avukatlar genelde işbu katılma payı alacağı, değer artış payı alacağı ve katkı alacağı davasını boşanma davası ile birlikte açmaktadırlar, bu durumda mahkemeler mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davayı boşanma davasından tefrik ederek, boşanma davasının sonuçlanmasını bekletici mesele yapmaktadırlar.

Sağ kalan eşin veya diğer mirasçıların aile hukukundan doğan talep hakkı önceliklidir. Şöyle ki, bir eş vefat ettiğinde öncelikle eşler arasında aile hukukundan doğan mal rejiminin tasfiyesi yapılır, ardından miras paylaşımına geçilir. Yani, eşlerden birisinin ölümü halinde önce mal rejimi tasfiyesi yapılacak, sağ kalan eş tasfiye sonucu tespit edilen katılma alacağını varsa değer artış payı alacağını ve katkı alacağını alacaktır. Edinilmiş malın yarısı olan mallar ile ölenin kişisel mallarından oluşan tereke daha sonra mirasçılar arasında paylaşılacak, sağ kalan eş böylece tereke üzerinden yasal miras payını da alabilecektir. Zira, mal rejiminden doğan alacak ya da borç terekenin borcu içerisindedir.


Yargıtay’ın yerleşik süregelen uygulaması düğün sırasında hangi eşe takılırsa takılsın ve kim tarafından takılırsa takılsın tüm ziynet eşyalarının (bilezik, çeyrek, yarım, tam vb tüm altınlar) kadına ait olduğu, kadının kişisel malı olduğu şeklindeydi. Ancak Yargıtay önce Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/3-1040 Esas, 2020/240 Karar sayılı içtihadı ile işbu yerleşik içtihadını değiştirmiştir. Ancak hemen sonrasında Yargıtay HGK 2017/3-1038 E, 2021/458 K sayılı ilamı ile eski içtihadına dönmüş, önceki verdiği farklı kararda ısrarcı olmamıştır.  2021 yılında verdiği bu kararda “Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına, yaygın örf adet ile ülke gerçeklerine göre kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyası ve paralar kim tarafından takılırsa takılsın aksine bir anlaşma veya örf adet kuralı olmadığı takdirde kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı kabul edilir. Yani erkeğe takılan ziynetler ve paraların da aksi kanıtlanmadığı müddetçe kadına ait olduğu kabulü vardır”demiştir.

Ancak,  Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 2023/5704 E, 2024/2402 K, 04.04.2024 T sayılı kararı ile açıkça “içtihat değişikliğine” gittiğini, önceki yerleşik uygulamaya son verdiğini belirterek yeni ilkesel görüşünü açıklamıştır: Yargıtay bu kararında;

“Taraflar arasında ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda anlaşma mevcut ise paylaşım bu anlaşmaya göre gerçekleştirilir. Ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda taraflar arasında anlaşma bulunmadığı takdirde yerel örf ve adetin varlığı iddia ve ispat edilirse bu kurala göre paylaşım gerçekleştirilir. Aksi takdirde erkeğe ve kadına takılan/verilen ve ekonomik değer taşıyan her şey kural olarak kendilerine aittir. Ne var ki takılar içinde karşı cinse özgü (kadına ya da erkeğe özgü) bir şey varsa o cinse verilmiş sayılır. Özgü olma konusunda çekişme varsa ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılmalıdır. Bilirkişi incelemesi sonucunda o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse o şey takılan/verilen eşe ait olur. Takı sandığı/torbasına konulan ekonomik değer taşıyan şeyin aidiyeti konusunda; konulan şey kadına ya da erkeğe özgü bir şey ise o cinse verilmiş sayılır, o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse ortak kabul edilmelidir" demiştir.

 

Bu çerçevede kadına veya erkeğe ait olan kişisel ziynet eşyaları mal rejimi tasfiyesine girmez. Kadın (ve erkek) ziynet eşyalarının aynen iadesini her zaman genel hükümlere göre açacağı dava ile talep edebilir.


Eğer eş ziynet eşyaları ile diğer eşin malına katkıda bulunmuşsa, bu durumda ziynet eşyalarının aynen iadesini veya bedelini talep etmeyip, yaptığı katkı oranında değer artış payı alacağını isteyebilir. Ziynet eşyaları ile diğer eşin malına katkıda bulunan eş, ziynet eşyalarının aynen iadesini veya bedelini talep etmişse, işbu ziynet eşyaları ile yaptığı katkı için değer artış payı alacağı talep edemez. Ziynet eşyalarının talebinde zamanaşımı söz konusu değildir, ayni hak istemidir, evlilik içinde veya evlilik sona erdikten sonra her zaman istenebilir. Ancak ziynet eşyaları yerine bedeli talep ediliyorsa evlilik içinde daima istenir, evlilik sona erdikten sonra boşanmanın gerçekleşmesinden sonra 10 yıl içinde talep edilmesi gerekir. (evlilik devam ettiği müddetçe 10 yıllık zamanaşımı süresi işlemez- TBK Madde 153)


53 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page